Barış Bıçakçı-Bizim Büyük Çaresizliğimiz Kitap-Film Yorumu
Kitabın Adı:Bizim Büyük Çaresizliğimiz
Yazarın Adı: Barış Bıçakçı
Sayfa Sayısı:167
Basım Yılı: 2004
Dili :Türkçe
Yayınevi: İletişim Yayınları
Kitap Arka Kapağı:
Sıkı bir dostluk... Aslında hikâye onların hikâyesi,
Ender'in ve Çetin'in... Günün birinde hayatlarına bir genç kız girer. Şimdi
düşünme, hatırlama ve kendini didikleme zamanıdır.
"Nihal'e başından beri olduğumuzdan farklı göründük.
Böyle gerekmişti. Koruyucu, kollayıcı, soğukkanlı, ne yapması gerektiğini
bilen, Nihal düzgün yürüsün, üniversiteyi uzatmadan bitirsin, yaşadığı
felaketten makul adımlarla uzaklaşsın diye asfalt döşeyen iki orta yaşlı,
deneyimli erkek. Biri göbekli, diğeri kel."
Barış Bıçakçı, bu çağa özgü lâf kalabalığından; dil, duygu,
düşünce kirliliğinden paçalarına tek damla çamur bulaştırmadan çıkabilen,
şaşırtıcı bir içışığı cömertçe yayan bir yazar. Nefes alır gibi, su içer gibi
yazıyor.
Kitap Yorum:
Barış Bıçakçı'dan okuduğum ilk kitaptı. Tanışma kitabımı çok
çok iyi seçtiğimi düşünüyorum. İnanın bana bu kitap bana çok şey kazandırdı.
Barış Bıçakçı'yı hiç bırakmayacakmışım gibi geliyor..
Ender ve Çetin adında iki arkadaş.. Dost demek daha doğru
olur sanırım. Çocuk yaşta tanışıp arkadaş olmuşlar. Şimdi otuzlu yaşlarının
sonundalar.. Aynı evde üç aydır kalıyorlar.. Dostlukları en ileri düzeyde.. Bir
yapbozun iki parçası gibi birbirlerine uyuyorlar. Birinin eksiğini diğeri
tamamlıyor.
Ender duygularsa Çetin
reflekslerdir. Aynı evde yaşamanın zevkini daha tam alamamışken evlerine genç
bir kız geliyor. Eskiden ikisinin yakın arkadaşlarının kız kardeşi Nihal...
Annesini ve babasını trafik kazasında kaybetmiş genç bir kız..Olaylar Ankara'da
geçiyor. Bu da beni kitaba yakınlaştıran şeylerden biri. Ankara'da geçen
hikayeler yaşadığım şehri daha da çok sevmemi sağlıyor. Kitapta o kadar çok
sevdiğim cümle var ki kitap post-itten geçilmiyor. Oysaki kitaplara post-it
yapıştırma gibi bir alışkanlığım yoktur. En fazla post-it içeren kitabım bu
kitaptır.
Ender sen nasıl bir
adamsın be..
Ender beni en çok etkileyen karakter.. Bizim Ender ile
düşünce yollarımız her alanda kesişiyor. Bu romanı okuduğumdan beri içimde bir
Ender yetiştiriyorum biraz da Çetin.. Bazen benim yerime düşündüğünü
hissediyorum. Kafamın içinde..
Bir kitap karakterinin içime bu kadar işlemesi önce beni biraz korkutmuştu fakat sonra kafamın içindeki Ender ile yaşamayı öğrendim.. İnanın eğleniyoruz da..
Bazen Ender'den bana aktarılan düşünceler olduğuna inanıyorum.. Bazen de benden Ender'e.. Düşününce biraz tuhaf aslında.. Burada kitap karakterine bir şeyler aktardığımdan bahsediyorum sanki mümkünmüş gibi..
Arada sırada acaba şu anda Ender benim yerimde olsa ne yapardı diye düşünmekten kendimi alamıyorum.
Kimi zamanlarda da "Keşke Ender yanımda olsaydı!" diyorum.
Sonra Ender'in kitabın içindeki bir karakterden, kelimelerden ve cümlelerden meydana geldiğini hatırlıyorum.
Bir yazarın akıl ürünü..
Barış Bıçakçı ile konuşmak istiyorum Endermişcesine..
Anlat demek istiyorum ona Ender'i anlat bana diye sarsmak istiyorum yazarı..
Nasıl oluşturduğunu, zihninde nasıl büyüttüğünü dinlemek istiyorum saaatlerce...
Yazının bu bölümüne kadar sadece Ender'den bahsettiğimi fark ettim.
Kitaba tekrar dönelim.Kitabın dili şairaneydi. Barış Bıçakçı o evdeki her şeyi bize çok iyi anlatmıştı. Kelimelerle ustaca oynayıp kağıt üstüne attırıvermiş gibi dursa da esaslıca inceleyince derin anlamlar çıkıyor içinden..
Oluşturduğu karakterle kitaba sıcacık bir dostluk ve hayatı kıskıvrak yakalamış olan çaresizlik yüklemiş yüce gönüllü yazarımız.
Etrafımdaki insanlardan kitabı kıskanıyorum biraz da.. Bana aitmiş gibi. Benden bir çok parça bulunduruyor içinde..
Favori kitabım olmaya hak kazandı.
Kolay kolay favori kitap seçemem.En seçmekte oldukça kötüyümdür.
İnsanlara okuması için deli gibi önerdiğim ama azıcık da olsa kıskandığım nadir kitaplardan.
Bunun olmasının en büyük nedeni ise elbette Ender karakteri oldu.
Oldukça naif bir hikayeydi. Yazar konuyu basit tutsa da ortaya ufak ufak ayrıntılarla bezeli harikulade bir eser çıkarmış.
Kitabın ince eleyip sık dokuyarak yazıldığı belli.
Çetin ve Ender'in dostlukları çok güzel olduğu için zaten önce bir içiniz ısınıyor hikayeye. Daha sonra Nihal ile birlikte devam eden yollarında ikisinin de Nihal'e aşık olması ve aralarında bu konu hakkındaki az da olsa o tatlı tatlı atışmalı sohbetleri çok hoş bir detay olmuştu.
Nihal karakterini niyeyse pek sevemedim. Davranışları biraz tuhaf ve gereksiz geldi ama bende Çetin'in ve Ender'in o güzel,naif,içten sevgileri Nihal karakterine sempatiklik kazandırdı.
Film Yorum:
Bizim Büyük Çaresizliğimizden uyarlanan bu film 2011 yılında Seyfi Teoman tarafından sinemaya kitaptan uyarlandı.
İlk başta filmi izlemekten korkuyordum çünkü benim kafamda oluşturduğum sahneler ,Ender ,Çetin ve Nihal'in bir kalıba girmesini istemiyordum. Bir kalıba girecek olurlarsa eski zevkini yitireceğinden korkuyordum ama daha sonra korkuya gerek olmadığına karar verdim ve izledim. Çetin’i canlandıran Fatih Al filmin en başarılı oyuncusu, Güneş Sayın ise romanda kafanızda canlandırdığınız Nihal karakterine fiziksel açıdan oldukça yakın.Tabi bir de Ender.. Ender rolünü İlker Aksum canlandırıyordu. Benim kafamda yarattığım Ender karakterine hiç uymadığından dolayı üzüleceğimi düşünseniz de aksine sevindim. Hayalimde bulunan Ender aynı kaldı hiç değişmedi.
Kitap Ender'in ağzından anlatılmasına rağmen filmde üç karakterde eşit derecede ilgi odağı olmuş. Bu konuda filmin en beğenmediğim yönü bu oldu.Ender karakterinin gözünden anlatılsaydı çok daha başarılı olacağına inanıyorum. Birçok şeyi yüzeysel geçmişler ve Ender Çetin dostluğundan çok Nihal'e duydukları aşk ön plana çıkmış.
Bu da yönetmenin o muhteşem dostluğu filmi izleyenlerden çalması...
Ender Nihal ilişkisi iyi anlatılsa da Çetin arka planda kalmış.
Sanırım daha önce kitabı okuduğum için filmi pek başarılı bulmadım fakat sadece filmi izlemiş olanlar filmi çok beğendiklerini dile getirmişler.
Biz kitapta Ender'in duyguları inişlerle çıkışlarla okuduktan sonra filmde Ender'in iç dünyasından çok az bahsedilişinden dolayı film çok yavan geldi.
Ender'i ön plana çıkarmaya çalışan Seyfi Teoman bu konuda pek başarılı olamamış doğrusu..
İyi bir kitap uyarlaması değil fakat hoş bir film.
Güzel ve naif bir film izlemek isterseniz şiddetle izlemenizi isterim.
Bu klip de oldukça hoşuma gitti :)
Kitaptan Post-itlik yerler:
"Artık sözcükleri kocakarı ilacı gibi kullanmamız
gerekmiyor. Anlamlı, akılda kalıcı, etkileyici konuşmalar yapmak zorunda
değiliz, çünkü iyileştik! Çünkü birlikte yaşıyoruz!"
"Benden okumak için kitap önermemi isteyenlerin kalbimi
de istediklerini sanıyordum, hâlâ öyle!"
"Her şey köhne ama anaçtı. Kıştı işte."
"gecenin kadifemsi maviliğini çay içerek
karşılıyorduk."
"Hareket etmezsen acı üzerinde birikir."
"Yıldızlı bir gecede, gökyüzünün altında kendini acemi
ve çaresiz hissedersen, bu, yıldızlara bakarak başka şeyler düşündüğün içindir.
Yıldızlara bakarak yalnızca yıldızları düşünmek gerekir."
“Her beğenen ukaladır, olmalıdır.”
“O kitabı okuduğum zaman yazarlığın önündeki engelin yazarın
kendisi olduğunu düşünmüştüm. Bütün yazarlar büyüklük tutkunu mu olmak
zorunda!”
“Artık bir satranç oynuyorduk, satrançta da en işe yaramaz
hamle feda etmek zorunda olduğun taşları okşamaktır.”
"Ev kuşuyduk biz. Radyo dinlerdik, çay içip bisküvi
yerdik, bu da yetmezdi bisküvimizi çaya batırırdık: Gülüşümüzün bütün dişleri
tamamdı da gençliğimizin üç dişi eksikti."
Hayatta da edebiyatta da asıl olanın ateş olmak değil, ateşi
elinde tutmak olduğunu düşündüm.
İYİ KİTAPLAR DİLERİM. KİTAPLI KALIN!
Yorumlar
Yorum Gönder