Kaybolmak Üzerine- Öyle Bi Şeyler #8
Kaybolmak nedir?
Sözlük kaybomayı yitmek, görünmez olmak ,görünür olmaktan
çıkmak olarak ifade etmiştir.
Üstüne şimdiye kadar gelip geçen onca insan yazıp
çizmiştir. Farklı fikirler ortaya
atmışlardır. Bende bugün burada kendi fikrimi anlatacağım. Yazı konusunda çok
becerikli olduğumu düşünmüyorum. Fakat sadece yazıyı iyi yazdığını düşünenler
mi yazı yazıyor. Bence öyle değil. Konudan biraz saptım. Kaybolmak
diyordum.
İsmet Özel kaybolmak adına şöyle demiş bir kitabında:
"İnsan için önüne çıkan bütün yollar yürünebilir yollar
ise o insan artık kaybolmuştur. Kaybolmak nereye gideceğini bilememek, yani her
yere gidebilmektir."
İnsanın sürekli bir arayış içinde oluşundan bahsetmiş. Her
bir yazar kaybolmanın farklı yönlerini otaya çıkarmış. "Kaybomak"
dediğimiz şey her ne ise onu evirip çevirmiş didik didik etmişler.
Murathan Mungan ise dünyaya kaybomak için geldiğimizi
düşünenlerden.
"Dünya, sanki var olmak için değil, kaybolmak için
bulunduğumuz bir yer."
Kimisi de böyle demiştir:
"En karmaşık düşüncelerin altında en basit sorular
yatıyor. Kendini bulmak icin sorman gereken o basit sorular...En karmasik
denklemlerin basit cevapları gibi.Kendini bulmak için önce kaybolmak
gerek."
Bense kendi açımı sunacağım.
Peki kaybolanlar diyarı diye bir şey var mıdır?
Kaybolmak bence iki şekilde olur. Zihinsel ve boşluksal..
İki seçenek de daha soyut kavramlar olarak görünebilir.
Fakat aslında öyle değiller.
Zihinsel kaybolma daha çok nereye gideceğini bilemeyen bir zihin
yüzünden olur. Kendi içinde çelişen ve sonuca, açıklığa çıkamayan her zihin
kaybolmuş durumdadır. Bulunmak ister ve bulunmayı her fırsatta diler. Çok fazla
yoğunlaşmış bir zihindir aynı zamanda. Kendini uğraştığı şeyin içinde bulur.
Bir süre sonra yaptığı her şey, attığı her adım, ağzında çıkan her söz gittikçe
daha ağır gelmeye başlar.
İçiniz içinize sığamayacak kadar parça pinçik olmuştur.
Geçen zaman sanki o parçaların arasından süzülen bir gün ışığı gibi gelir.
Fakat bir şekilde kendinizi toplamak için bir neden bulursunuz. Çünkü zaten
bulunmayı dilemiştiniz. Parçalarınızı yavaş veya hızlı -ikisinin birbirinden
hiçbir farkı yok- birleştiriverirsiniz. Etrafınızdakiler belki de en çok siz
şaşırırsınız bu olaya ama toplanmışsınızdır. Tekrar dağılacak mısınız falan
önemsiz kalır. Hiçbir şeyin önemi kalmaz ve yeni bir dönem , tertemiz bir sayfa
açılır önünüze. Ona ne yapacağınıza siz karar vereceksiniz. İç açıcı yazılar
mı, şiirler mi yoksa türlü türlü çizimler mi yapacağınıza siz karar
vereceksinizdir.
Tüm bu toplanma hikayesi hoşunuza gitmiştir. Çünkü iyiye
yönelen bir yapısı vardı. Şimdi de iyiye yönelemeyen kısma geçiyoruz.
Boşluksal kaybolmaya..
Tamamen yitip gittiğiniz derinlerde olup kimsenin
erişemediği duvarlar ördüğünüz zamana, taşların arasındaki en ufak gün ışığına
bile ihtiyacınız olmadığını düşündüğünüz ana geldik. Korktuğumuz kadar karanlık
değildir bence. Duvarınızı kitaplarla veya kötücül düşüncelerle örmenizin bir
önemi yok. Kaybolmuşsunuzdur bir kere.. Bulunmak istemiyorsunuzdur.
Şu yazdıklarım ergen veya çok kaybolmuş birinin zırvaladığı şeyler gibi görünmesin
gözünüze.. Çünkü aslında ikisi de değilim. Orada burada kitap okuyan ve sürekli
gülümseyen biriyim.
Kaybolanlar diyarı var mıdır diye sormuştum yukarda üstüne
hiç bir şey demedim şimdiye kadar. Bence kaybolanlar diyarı herkesi içinde
toplu ucu büyüklüğünde bir noktadır. O koca yerde orayı bulmak da bir
meseledir. Bulana da bravo diyorum.
Genelde insanlar boşluksal olarak kayboldum sanıp zihinsel
olarak kaybolmuştur. Geri dönüşü vardır.
Gerçi her şeyin geri dönüşü vardır. Boşluksal kaybolmak yeri geldiğinde hiçbir şey düşünmemektir. Ama
bence her şeyin bir çıkışı vardır. Bence boşluksal kaybolmanın tek kaçış
noktası içeriye değil de dışarıya parlayan güneşe ve beyaz pofuduk bulutlara
bakmaktır. Bu yazıyı böyle bağlayacağım. Beyaz pofuduk bulutlara el sallayın.
Onların orada sizi çekip çıkarmak için beklediğine inanın. Ben sizin yerinize
de inanıyorum.Hoşçakalın..
Yorumlar
Yorum Gönder