Haruki Murakami-Haşlanmış Harikalar Diyarı ve Dünyanın Sonu Kitap Yorumu
Haruki Murakami benim her zaman zekasına hayran olduğum yazarlardan biri oldu. Beni Sahilde Kafka kitabıyla kendine hayran bırakan ve aynı zamanda tüm kitaplarını okumak istediğim bir yazar.
Geçen sene yine bu zamanlarda bu kitabını okumak isteyip sanırım daha vakti gelmediğinden yanımda gezdirip bir türlü başlayamamıştım.
Oysa dolu dolu anlatımıyla çok şey kaçırmışım.
Adından anlaşılacağı gibi iki diyarda geçen bir kitap. Bir dünyada alkole oldukça düşkün bir hesapçı diğer dünyada ise neler olup bittiğinin bile farkında olunmayan sürreal bir dünya.. Hesapçının karşısına çıkan deli dahi profesör ile olaylar katlana katlana kurgulanmış olduğu yerden birer birer açılıyor siz de ne olup bittiğini anlamaya çalışıyorsunuz. Benim bu kitap için söyleyebileceğim şey kendimi far görmüş tavşan gibi hissetmem oldu...
Bir bölüm haşlanmış harikalar diyarı bir bölüm ise dünyanın sonu şeklinde ilerliyor. Bazı noktalarda bu yazım tekniği kitabı inanılmaz akıcılaştırmış çünkü bölüm sonu öyle bir yerde bitmiş ki neler olacağını diğer dünyayı bir çırpıda bitirip kaldığımız yerden devam etmek istiyoruz.
Murakami'nin bu taktiğine düşmeyen okur yoktur bence..
Kitap 1980'li yıllarda yazılmış ve kitabın içine baktığınızda her şey var.. Bilim kurgu, fantastik ögeler, macera, gerilim mükemmel diyebileceğim kadar kusursuz psikolojik çözümlemeler ve elbette Murakami denildiğinde akla gelen metaforlar.. Bir kitaptan beklediğim her şeyi içeriyordu..
Kitap yapısı ve tarzı olarak Sahilde Kafka'ya çok benziyor. Haruki Murakami'nin evrenlerinin bazı noktalarda çakıştığını da düşünmeden edemiyorum. Kütüphanecilerle ilgili olan ufak detaylar beni bu konuda düşünmeye itti..
Kitapların içindeki kitap ve müzik zevkleri detayları ise her zaman çok hoşuma gitmiştir. Bir kitap okuru olarak okuduklarımda kitaplarla arası iyi olan karakterler görmek bana çok iyi hissettiriyor.
İsmi verilmemiş olan karakterler ve en çok baş karakterin soğukluğu ve vurdumduymaz tavrı insanların pek hoşuna gitmese de benim çok hoşuma gitti. Son 100 sayfası ise belki de tek solukta okunacak türdendi. Dağınık şeylerin bir anda ortak bir noktada buluşup hop diye bitivermesi gibiydi..
Saatlerce bir film izlendikten sonra ekranın bir anda hiç istenmeyen bir noktada kararı vermesini andırıyordu.
Kitabı çok ama çok sevdim. Umarım siz de okuyup beğenirsiniz. Herkese iyi kitaplar dilerim..
Geçen sene yine bu zamanlarda bu kitabını okumak isteyip sanırım daha vakti gelmediğinden yanımda gezdirip bir türlü başlayamamıştım.
Oysa dolu dolu anlatımıyla çok şey kaçırmışım.
Adından anlaşılacağı gibi iki diyarda geçen bir kitap. Bir dünyada alkole oldukça düşkün bir hesapçı diğer dünyada ise neler olup bittiğinin bile farkında olunmayan sürreal bir dünya.. Hesapçının karşısına çıkan deli dahi profesör ile olaylar katlana katlana kurgulanmış olduğu yerden birer birer açılıyor siz de ne olup bittiğini anlamaya çalışıyorsunuz. Benim bu kitap için söyleyebileceğim şey kendimi far görmüş tavşan gibi hissetmem oldu...
Bir bölüm haşlanmış harikalar diyarı bir bölüm ise dünyanın sonu şeklinde ilerliyor. Bazı noktalarda bu yazım tekniği kitabı inanılmaz akıcılaştırmış çünkü bölüm sonu öyle bir yerde bitmiş ki neler olacağını diğer dünyayı bir çırpıda bitirip kaldığımız yerden devam etmek istiyoruz.
Murakami'nin bu taktiğine düşmeyen okur yoktur bence..
Kitap 1980'li yıllarda yazılmış ve kitabın içine baktığınızda her şey var.. Bilim kurgu, fantastik ögeler, macera, gerilim mükemmel diyebileceğim kadar kusursuz psikolojik çözümlemeler ve elbette Murakami denildiğinde akla gelen metaforlar.. Bir kitaptan beklediğim her şeyi içeriyordu..
Kitap yapısı ve tarzı olarak Sahilde Kafka'ya çok benziyor. Haruki Murakami'nin evrenlerinin bazı noktalarda çakıştığını da düşünmeden edemiyorum. Kütüphanecilerle ilgili olan ufak detaylar beni bu konuda düşünmeye itti..
Kitapların içindeki kitap ve müzik zevkleri detayları ise her zaman çok hoşuma gitmiştir. Bir kitap okuru olarak okuduklarımda kitaplarla arası iyi olan karakterler görmek bana çok iyi hissettiriyor.
İsmi verilmemiş olan karakterler ve en çok baş karakterin soğukluğu ve vurdumduymaz tavrı insanların pek hoşuna gitmese de benim çok hoşuma gitti. Son 100 sayfası ise belki de tek solukta okunacak türdendi. Dağınık şeylerin bir anda ortak bir noktada buluşup hop diye bitivermesi gibiydi..
Saatlerce bir film izlendikten sonra ekranın bir anda hiç istenmeyen bir noktada kararı vermesini andırıyordu.
Kitabı çok ama çok sevdim. Umarım siz de okuyup beğenirsiniz. Herkese iyi kitaplar dilerim..
Yorumlar
Yorum Gönder